Ahlaksız Şımarıklar Kraliyeti
Başlığın ne kadar enteresan durduğunun farkındayım. Ancak son yıllarda duygular ve ilişkiler üzerine yaşadığımız durum bundan ibaret. Ahlaksızlığın olduğu yerlerde şımarıkların kraliyet düşkünlüğü. Uzun zamandan beri vardı ve fakat hiç bu kadar ileri gitmemişti. Hala anlayamadınız değil mi? Tamam şimdi konuya girelim. AŞK denilen insan saçmalığından bahsediyorum. İnsanların kendi haz ve cinsel arzularını ansızın ortaya çıkardığı, anlık hormonel dürtüler sonucu hareket ettiği ve masumane göstermek için bu terime yüklediği konudan bahsediyorum. Bu ne kadar değerli görünebilir ki? Belki bana kızıyorsunuz bunu dediğim için. Fakat AŞK, insanların kendi duygularına biçimlendirdiği rollerin gerçeğinden başka birşey olmadı. Duygularının arkasına sakladıkları gerçekleri taşıyan ve o gerçekleri bir iğne ile karşı tarafa enjekte etmeye çalışanların gerçeği. Herkesin kendi AŞK dünyasında kendine göre biçimlediği roller var. Bahsettiğim roller, karşı tarafa samimi görünme ve etkileyici olma arzusunda yanan roller. Aslında her biri şımarık tutumların gerçeği. Demek istediğim, insanlar duygularını ve ruhlarını belirli roller üzerinde biçimliyorlar. Biçimledikleri şekillenmiş nedenler üzerinde belli bir süre kendilerini aldatıyorlar.
Şimdi daha pratikte ele alalım. Kimileri ilk görüşte aşk diye söyler, kimileri ise cinsel dürtülerin tetiklenmesi ve bilinçaltında cinsel arzulama isteğinin şiddetlenmesiyle hoşlantı nedenli kendine biçtiği roller üzerine aşk tanımlaması yapar. Tabii cinsel dürtü veya hormonel hareketliliği asla görmez. Fakat bilinçaltı bu gerçeği yansıtır. Her iki tarafta nasıl giyinsemde karşı tarafı etkilesem veya nasıl davransamda karşı tarafı kendime bağlasam gibi biçilmiş roller üzerine hareket eder. İşte bu durumlar ve davranışlar AŞK denilen saçmalığın getirileridir. Ne kadar gerçekçi bir ilişki yaşanabilir ki böylesi bir atmosferde? Ne kadar açık iletişim sağlayabilir insan? Ne kadar doğal davranabilir? Ve ne kadar kendi gerçeğini gösterebilir? Cevap ise fazlasıyla nötr. Kişi kendi duygularının arkasında biçimlediği rollerde gerçekçi olamaz. Dolayısıyla bu soruları da yanıtlayamaz. Duygularıyla yanıtlamaya kalkarsa da ifşa olur.
Son zamanlarda insanları izliyorum. Bu aralar trend olan bazı nedenlerimiz var. İlişkisi olmayanların genel anlamda kabul görmüş tipik hareketlerini gördükçe bir kraliyete sahip olduklarını düşünmüyor değilim. Mesela erkeklerin bir çoğu kendine kaftan biçmiş rollere sahip. Ama rollerin hepsi aynı, sadece sergilenme boyutları farklı. Kimi erkekler bulunduğu alanda hedeflediği kıza karşı gösteriş yapmak ve etkileyici olabilmek için araba anahtarı, cüzdan ve yetmiyorsa etkileyicinin arttırılması adına banka defteri dahi sergileyebiliyorlar. Bu saydıklarım gündemde görünenler, gidilen mekan veya yer gibi nedenlerde bunun içine girebiliyor. Bu kişisel güç gösterisi ise herşeyi elde ederim düşüncesinin komikliğinden başka birşey değil. Nedenini söylemeyeceğim. E siz biliyorsunuz güzel insanlar. Sonra bu davranışların içinde olan erkek kraliyetini karşı tarafa resimlemiş oluyor. En bomba tarafı ise yine etki edebilmek için ağzından çıkan kelimeleri, etki sanatına uyumlu bir şekilde karşı tarafın ilgisini çekebilecek nitelikte seçmesi. Üstün görünmeleri ve ulaşılamaz bir karakter algısı oluşturmaları gibi sıralanabilir. Kişinin birde tabakadan gelen maddi zenginliği varsa, bu kadar tavırın içerisinde onun duygularını pek temiz görmemek lazım. Böyle diyorum çünkü ukala tavırlarla karşılaşmanız da an meselesi. Hal böyle olunca bahsettiğim kaftan biçilmiş roller açıkça görünüyor.
Bazıları var ki sosyal ağlarda Las Vegas hayatı özentisiyle kendilerini gösteriyor ve kendilerince bir krallık oluşturduklarını ifade ederek, kendilerine kalite biçiyorlar. Eh biz buna şımarık tavırlar diyoruz. Sonuç olarak kraliyetini sergileyen kişi, duygularına biçtiği kaftan rolleri hakkıyla sergilemeli. Bazıları olduğundan farklı yorumlarda bulunarak, karşısında bulunan kişinin iyi veya kötü olduğunu bilmeksizin, ne elde etsem kardır mantığında düşünerek hareket etmesi ise onurun çürümüş kokusunu ortaya koyuyor. Bütünlüğünü ele aldığımızda bana göre büyük bir ahlaksızlık var ortada. Karşı tarafın duygularına edilen hakaretleri geçtim, kişinin kendine yaptığı aldatmacanın boyutu bambaşka küstah. E tabi bu durumları güzelce karşılayan kişinin kalitesini de görmüyor değiliz. Bir taraf kraliyetini sergilerken, diğer tarafın o kraliyeti usulca karşılaması, hem duygularını satması ve hem de kendini açık arttırma pazarına bırakması gibi iğrenç bir durumdur. Söz konusu her iki kişi de kendilerini pazara çıkarmışlardır. Bu pazar Ahlaksızlar Pazarıdır. Kalite kolay değildir. Hele ki söz konusu duygular bir ruhu temsil ediyorsa, işte bu kutsaldır.
Eh kızlara da değinmeden olmazdı. Bu sefer yazımda samimi bir dil kullanmak istedim özür dilerim. Her neyse kızların kendine biçtikleri roller daha şahane. En çok AŞK’ı yaşamak isteyenler onlar olunca. Bakın tüm kızları ele almıyorum. Bir çoğunun biçimlenmiş rollerde yakınmalarını ele alarak söylüyorum. Yakınmanın olduğu gerçeğe bakar mısınız? Yukarıda bahsettiğim nedenlere bir yakınma var. Fakat birçoğunun bilinçaltına saklanmış bu gerçekleri, kendileri dahi göremiyorlar. Şimdilerde kızlar AŞK tanımını daha modern bir hale getirdiler. Eskiden de moderndi, fakat bu kadar modernleşmeyi tahmin edemezdik sanırım. Etmemize de gerek kalmadı. Sosyal ağlar üzerinden AŞK arayışı nedir yahu?! Bazıları var kendilerini instagram’da göstermek ve söz konusu hedef kitleyi etkileyebilmek için türlü türlü tavırlara girmesi fazlasıyla komik duruyor. Lüks mekanlarda şekilden şekile fotoğraf paylaşmalar ve altına inci tanesi sözler yerleştirmeler. Şekli vukuatı hala çözülemeyen bumerang etkisi sempati kazanma nedenli tekrarlayan videolar. Ve bu tarz paylaşımların altına dahi inci tanesi sözlerin gelmesi. İnsan düşünmüyor değil. Tabii anlamaya çalışan insan. Bakın bunları söylüyorum fakat aşırı popülarite hayat yaşayan veya kendini böyle gösteren (ki kendini aptal yerine koyuyor) kişilerden bahsediyorum. Bu tarz insanların AŞK denilen sözde duygu ürününü sergiledikleri tavırlarla sosyal ağlardan yakalaması? En büyük girişim burada başlıyor. Hadi açık olalım birbirimize karşı. Kız kendini Victoria’s kalitesinde gösteriyor ve hedefte de yukarıda bahsettiğim seçenekli erkeği bulmak veya o erkeğin bulmasını sağlamak için mücadele ediyor. Sonra bir iletişim kuruluyor. İletişimin kurulma nedenlerine tekrar değinmek istemiyorum. Bahsi geçen nedenlerle kuruluyor. Ve sonra ah AŞIK oldum. Ah işte biz birlikteyiz. Kraliyet ve kraliyetin içinde olmak isteyenlerin buluşmasıdır bu. Dikkatli izleyin bu insanları. Söz konusu birlikteliği başlattıklarında artık kraliyet sahibi ve içinde olmak isteyen kişi birleşiyor ve etkin bir kültür sergiliyorlar sosyal mecralarda. Söz konusu aşklarını ihtişamla sergiliyorlar vatana millete karşı. Devlet gibiler ya, o yüzden böyle bir mizaç yapıyorum.
Çok ilginçtir ki fazla sürmüyor ve belli bir zamandan sonra anlaşmazlığa varmış toprak bütünlüğü gibi ayrılıyorlar. Ayrılma nedenlerine geldiğinizde ise aşırı saçma. Yahu bi durun mantıklı bir sebeple gelin kabul edelim. Gerçi haklılar. AŞK denilen tabakanın içinde ayrılmakta vardır. Her iki tarafta geçen süre zarfı içerisinde işini gördü ve ayrılığın bir sebebi olması lazımdı, ayrıldınız. Bu kadar. İş tamam işlem tamam. Hadi bu durumu özetleyelim. AŞK şekillendi ve duygularınızı da şekillendirdi…Bu saydığım nedenler şu anda fazlasıyla bilinenler. Gerçekten bu durumdan masum olan kalplerde ciddi bir şekilde etkileniyor. Düşünün ki duyguları saf olan bir kişi sevmek istiyor ve duygularına roller biçen kişinin hapishanesine düşüyor ve hapishaneye düşen kişi savunmasız bir şekilde kendi duygularının acısının şiddetiyle çalkalanıyor. Roller biçen şahsiyete elbette birşey olmuyor. Çünkü duygularında yaşamaktan vazgeçmiş ve sadece kendi fayda çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi kendi ruhuna adapte etmiş. Bu tarz kişiler kendilerini elbet belli eder. Saf duygulara sahip kişilere sesleniyorum, iyi izleyin. Çok iyi izleyin ve gözler ile sözlere dikkat edin. Her espri komik değildir. Bir başka neden ise ilişkisi olanların AŞK kuramında sürdürebilir nedenlere sahip olması. Trend getirilerin ve trend düşüncelerin içinde hapsolmaları. Bu nedenlerle ilişkilerinde sürekli çıtırdılara yer vermeleri. Anlamsız kıskançlıkların anlamsız olduğunu bildikleri halde, kendi duygularını kendilerinin tokatlamaları. Sevmeyi kendi özgünlüğünden öte, bilinen özgünlüklerden almaları. İşte bu tutumlar, AŞK saçmalığına biçilmiş kader durumlardan başka birşey değildir. Anlamak ve anlamaya çalışmak yerine, diğer ilişkileri izleyerek veya ilişki ütopyalarına göz gezdirerek, kendi ilişkilerine rol biçmeleri ironi bir durumdan başka birşey değildir. Özgür olamamışlardır orada.
Şu zaman diliminde çok kötüye gidiyor duygularımız. Kendimizi olmadığımız gibi göstererek, belli roller biçiyoruz duygularımıza. Olmadığımız gibi görünüyor ve etkilemek istiyoruz etrafımızdakileri. Bir kukla gibi hareket ediyoruz ve bir kukla istiyoruz çıkarlarımızı karşılayacak. Kaybediyoruz duygularımızı gittikçe. Uzaklaşıyoruz ışıktan. Belli nedenler arıyoruz yüreğimize karşı. Küfrediyoruz bulduğumuz nedenlerde Sevgimize. Ahlak yoksunu oluyoruz gerçeğimize karşı. Duygularımıza biçtiğimiz rollerle süslenmiş bir gerçeği kabul ediyoruz. Yok oluyoruz her daim o gerçeğin içinde. Acılarımızı kat kat arttırıyoruz. Beceremiyoruz saf olmayı. Doğal durmayı. Doğru bakmayı. Özgür ve özgün olmayı. Sevgimize yaklaşmıyoruz. Işığa ulaşmak için mücadele etmiyoruz. Kabul ediyoruz sistemin yarattığı AŞK saçmalığını. Ruhumuzda bir kraliyet yaratıyoruz. Roller biçiyoruz duygularımıza karşı. Ahlaksız oluyor duygularımız. Şımarık bir tavır alıyor biçtiğimiz o roller. Özgür olamıyoruz. Özgün olamıyoruz. Uzaklaşamıyoruz hapishaneden. Haykıramıyor ve yaşayamıyoruz Sevgiyi. Bırakın açık popüler kültürün getirdiklerini. Kaybedin onları çöplüğün içinde. Uzaklaşın kokulardan. Işığa koşun. Koşun ışığa ve kalbinizin şiddetli atmasına tanık olun Sevgiye karşı. Gelin özgürce bize gülebilen, saflığını gösterebilen ve doğal olabilen gerçeğe karşı koşalım. Sevgiyi yaşayan ve yaşatmak isteyene yaklaşalım. Duygularında sadeliği benimseyene karşı sarılalım. Yapalım ki hatırlayalım kalbimizi. Hatırlayalım Sevgimizi. Hatırlayalım Onurumuzu.
Özür dilerim…
Eğer yazdıklarıma karşı alınan olduysa özür dilerim. Gerçekleri konuşmalıydım. Tek bir örnek ile ele aldım. Anlatmak istediğim çok şey vardı. Daha fazlasını yazmak mide bulandırırdı. Alınan insanlara şunu demek isterim ki, son yazdığım paragrafı tekrar tekrar okuyun. O zaman bir aydınlanmaya tanık olacaksınız. Eğer teşekkür etmek isterseniz Güneş’e selam verin!
“Bırakın aldatılmışlığın gözünüzde bıraktığı etkiyi, uzaklaşın hapishanelerin gardiyanlarından. Korkmayın özgün olmaktan. Eğer trend olma çabalarından uzak durursanız, günün birinde güneşin yüzünüze gülümsediğini göreceksiniz.”
Gündem bu kadar etkileyici ele alınmazdı. Tebrik ederim gerçekten. Dibine kadar konusuyla haklı bir yazı. Bazı noktalarda eksiklik var evet yani aşk daha fazla açılabilirdi. Dediğin gibi ne varsa çıkarcı olan hepsini bindirdiler aşkın üzerine. Şimdi herkes yapay olmuş gidiyor. Ellerine sağlık.
İnsan düşünmüyor değil yaa valla. Anlatım çok iyi olmuş. Çok beğendim. Abi her iki tarafta da suçlar artıyor gibi durmuş. Sahteliğe değinmek bile istemiyorm. Mükemmel bir yazı. Biraz daha açılsaydı sürükleyiciliği devam ederdi yarıda bitmiş gibi oldu bu.
Şok şok şok yaa süper bir yazı olmuş. Duyguların kalmadığı bir dünyaya tokat gibi olmuş gerçekten bayıldımm. Bilgilendirme felan değil yani apaçık tokat gibi yazı. Hani derler ya üstüne alınan gocunur. O türde güzel.. Kalemine sağlıııkkk
Aşktan ziyade başka birşey anlatılmış. Gündemden birşeyler koparılmış güya fakat pek başarılı bir yazı çıkmamış bana göre
Bi an çevremdeki bazı arkadaşlarımı düşündüm dedim hallerine yazık gerçekten. Roller demişsin ya, hakikaten artık insanlar sevgilerini unutmuş biçimde birşeyler göstermeye çalışıyolar ama ne gösterdiklerini kendileri de bilmiyor. Çok güzel bir yazı paylaşmışsın. Defalarca okudum ve kaydettim bazı cümleleri hafızama. Ellerine sağlık hiç yorulmadan devam etmeni bekliyoruz. Çok şirin bir kalbin olduğuna inanıyorum.. Sağlıcakla kal.